Monday 7 December 2015

Büyük Başarı! LANGANA Infinitive'leri tercüme ediyor

ÖNEMLİ BAŞARI!

LANGANA İngilizceden Türkçeye otomatik tercüme programı INFINITIVE'leri GOOGLE, BING, YANDEX gibi önemli tercüme programlarının tümünden daha başarılı olarak neredeyse tam başarı ile tercüme etti.  Aşağıdaki dosyada INFINITIVE için geliştirdiğim bütün testcaseleri önce LANGANA sonra YANDEX çıktıları şeklinde verilmiştir.  Kısa bir inceleme sonuçların ne kadar şaşırtıcı olduğunu ortaya koyar.


Sonuçları verirken, karşılaştığım sorunların gözlenebilmesi açısından bulabildiğim ve denediğim tüm testcaseleri hiç çıkarmadan sizlere sundum.  İlk bakışta  gözlenen LANGANA'nın YANDEX'te olduğu gibi bir phrase smoothing mekanizmasına sahip olması gerektiğidir.  Bir başka eksiklik kullandığım sözlüklerin eski ve yetersiz olmasıdır.  Malesef var olan sözlüklerde -e ve -i halleri, kelimenin işlevine göre ayrıştırılmış naalam belirtme gibi eksiklikler var.


Bu aşamada, ilk olarak GERUND, PARTICIPAL daha sonra artık birleşik cümlelerin tercümesine geçeceğim.  Söz ettiğim phrase smoothing ve sözlük problemlerini terüme yapısı tümü ile ayağa kalktıktan sonra ele almayı düşünüyorum.


Gelelim, bunun niye BÜYÜK BAŞARI olduğuna.  Dünyada ilk defa, Türk diline İngilizceden otomatik tercüme eden bir program phraseler de içeren INFINITIVEleri tercüme ediyor.  Bunun anlamı, küçük bir çocuğun dil öğrenirken ilk defa cümle yapılarını, bir dil işleme yapısını oluşturması gibi...  Artık oluşturduğum yazılım yapısı ile Türk diline özgü her türlü karışıklığı ele alarak tercüme yapabiliyorum.


Sanıyorum, 2-3 ay sonra GERUND, PARTICIPIAL ve birleşik  cümlelerin büyük kısmı bitmiş olacak.


Çalışmamın hak ettiği ilgiyi görmesi dileği ile.


Saygılar.


Ali R+ SARAL


Everyone wanted to go.     
Herkes gitmeyi istedi.      Herkesin gitmek istediği.
We must learn to sing.     
Biz söylemeyi öğrenmek zorundayız.      Şarkı söylemeyi öğrenmeliyiz.
He refuses to look.     
O bakmayı reddeder.      Bak reddediyor.
We must study to learn.     
Biz öğrenmeyi çalışmak zorundayız. +------------      Çalışma öğrenmemiz gerekir.
Most students plan to study.     
En öğrenciler çalışmayı planlar. +----------------      Çoğu öğrenci çalışma planı.
We began to learn.     
Biz öğrenmeye başladık.      Öğrenmeye başladık.
They suggested to pay.     
Onlar ödemeyi önerdiler.      Ödemeyi önerdiler.
She promised to return.     
O airway hava dönüş yoluyu söz verdi. +--------------      Geri dönmek için söz verdi.
We intended to leave early.     
Biz erken ayrılmaya niyet ettik.      Erken terk etmek istedik.
Trent expected to win.     
Trent kazanmayı bekledi.      Trent kazanması bekleniyor.
Brenda likes to drive fast.     
Brenda hızlı götürmeyi beğenir. +--------------------      Brenda hızlı araba kullanmayı sever.
He wants to learn.     
O öğrenmeyi ister.      Öğrenmek istiyor.
He forgot to talk.     
O konuşmayı unuttu.      Konuşmayı unuttu.
We must learn to experiment.     
Biz deneyi öğrenmek zorundayız. +----------------      Deney için öğrenmek gerekir.
He stood up to speak.     
O konuşmaya durdu. +-------------------      Konuşmak için ayağa kalktı.
He sat down to rest.     
O dinlenmeye oturdu. +-----------------      Dinlenmek için oturdu.
He rose to speak.     
O konuşmaya doğdu. +--------------------      Konuşmak için ayağa kalktı.
I like to study at school.     
Ben okulda çalışmayı beğenirim.       Okulda çalışmayı severim.
I do not like to cry publicly.     
Ben alenen ağlamayı beğenmem.      Alenen ağlamaya sevmiyorum.
Mary needs to leave early.     
Mary erken ayrılmaya ihtiyaç duyar.      Mary erken terk etmek zorunda kalacak.
I do not like to cry in public.     
Ben halk içinin içinde ağlamayı beğenmem. +---------------      Toplum içinde ağlamayı sevmiyorum.
We must learn to sing a song.     
Biz bir şarkı söylemeyi öğrenmek zorundayız.      Şarkı söylemeyi öğrenmeliyiz.
I forgot to close the window.     
Ben pencereyi kapatmayı unuttum.      Pencereyi kapatmak için unuttum.
I asked to see the records.     
Ben yazmaları görmeye sordum. +--------------------      Kayıtlarını görmek istediğimi söyledim.
I tried to see the stage.     
Ben sahneyi görmeyi denedim.      Sahne görmeye çalıştım.
Everybody likes to watch movies.     
Herkes filmleri seyretmeyi beğenir.      Herkes film izlemeyi sever.
He forgot to buy the book.     
O kitabı satın almayı unuttu.      Kitabı satın almak için unuttum.
He needs to buy a new car.     
O bir yeni otomobili satın almaya ihtiyaç duyar.      Yeni bir araba satın almak istiyor.
He likes to have a new car.     
O bir yeni otomobile sahip olmayı beğenir.      Yeni bir araba sahibi olmayı seviyor.
They decided to start a business together.     
Onlar biraraya bir işe başlamaya karar verdiler.       Birlikte iş başlatmaya karar verdi.
He really needs to study for the exam.     
O sınav için çalışmak için gerçekten ihtiyaç duyar.      Gerçekten sınava çalışması gerekiyor.
Nobody wanted to go to the conference.     
Hiç kimse toplantıya gitmeyi istedi. +----------------      Kimse Konferansına gitmek istedi.
He really needs to get his priorities in order.     
O onun prioritini almak için gerçekten ihtiyaç duyar. +--------------------      Gerçekten o sırada onun öncelikleri var.
He needs to buy a new car quickly.     
O çabucak bir yeni otomobili satın almaya ihtiyaç duyar.      Yeni bir araba hızlı bir şekilde satın almalı.
He needs to buy a new car for himself.     
O kendisi için bir yeni otomobili satın almaya ihtiyaç duyar.      Kendine yeni bir araba satın almak istiyor.
The company decided to reduce hours for everyone.     
Şirket herkes için saatları azaltmaya karar verdi.      Şirket herkes için saat düşürmeye karar verdi.
I am calling to place an order for delivery.     
Ben teslim için bir düzeni yer çağırıyorum. +------------------      Sipariş için aradım.
I am asking to make an order for delivery.     
Ben teslim için bir düzeni yapma soruyorum. +------------------      Teslimat için Sipariş yapmak istiyorum.
I am asking to make a delivery.     
Ben bir teslimi yapma soruyorum. +----------------------      Bir teslimat yapmak istiyorum.
This defect is thought to reflect a disturbance in an attentional system.     
Bu hata bir attentional sistemin içinde bir rahatsız etmeyi yansıtmaya düşünülür. +---------------      Bu kusur, dikkat sisteminde bir rahatsızlık yansıtır.
She always brings a book to read.     
O okumak için bir kitabı her zaman getirir.      O her zaman okumak için bir kitap getiriyor.
Richard waited the night to study.     
Richard çalışmak için geceyi bekledi.      Richard gece çalışması için bekledi.
He lacked the strength to resist.     
O karşı koymak için gücü -sizlik çekti. +--------------      Direnme gücü yoktu.
He did not have the strength to resist.     
O karşı koymak için güce sahip olmadı.      Direnme gücü kalmamıştır.
He bought some flowers to give to his wife.     
O onun karısına vermek için biraz çiçekleri satın aldı.      Çiçek karısına vermek için satın aldı.
He locked the door to keep everyone out.     
O dışarıyı  almak için kapıyı kilitledi. +----------------      Kapıyı herkes dışarıda tutmak için kilitledi.
Ali went to the door to open it.     
Ali onu açıkmak için kapıya gitti. +-------------      Ali kapıyı açmaya gitti.
He forgot to help me.     
O bana yardım etmeyi unuttu.      Bana yardım etmeyi unuttu.
He forgot to help to me.     
O bana yardım etmeyi unuttu.      Bana yardım etmeyi unuttu.
He forgot to help the teacher.     
O öğretmene yardım etmeyi unuttu.      Öğretmen yardım etmeyi unuttu.
He forgot to help to the teacher.     
O öğretmene yardım etmeyi unuttu.      Öğretmene yardım etmeyi unuttu.
He forgot to help to Ali.     
O aliye yardım etmeyi unuttu.      Ali'ye yardım etmeyi unuttu.
Phil tried to give me a gift.     
Phil bir armağanı bana vermeyi denedi.      Phil bana bir hediye vermeye çalıştım.
Phil agreed to give me a ride.     
Phil bir sürülmüşü bana vermek için hemfikir. +-----------------      Phil beni eve bırakmayı kabul etti.
Phil tried to give the teacher a gift.     
Phil bir armağanı öğretmene vermeyi denedi.      Phil öğretmen bir hediye vermeye çalıştım.
Phil tried to give me a gift.     
Phil bir armağanı bana vermeyi denedi.      Phil bana bir hediye vermeye çalıştım.
Phil tried to give the teacher a gift.     
Phil bir armağanı öğretmene vermeyi denedi.      Phil öğretmen bir hediye vermeye çalıştım.
 Phill told the teacher to give me a gift.     
Phill bir armağanı bana vermek için öğretmene anlattı.      Phill öğretmen bana bir hediye vermemi söyledi.
Phil helped the student to give the teacher a gift.     
Phil bir armağanı öğretmene vermek için öğrenciye yardım etti.      Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermek için yardımcı oldu.
Phil helped the student to pass the exam.     
Phil sınavı geçmek için öğrenciye yardım etti.      Phil öğrenci sınavı geçmek için yardımcı oldu.
Phil told the student to give the teacher a gift.     
Phil bir armağanı öğretmene vermek için öğrenciye anlattı.      Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermemi söyledi.
He forgot to help to me to speak English.     
O konuşmak için bana yardım etmeyi unuttu.      Benimle İngilizce konuşmak için yardım etmeyi unuttu.
He forgot to help the student to study his book.     
O onun kitabını çalışmak için öğrenciye yardım etmeyi unuttu.      Öğrenci kitap okumak için yardımcı unuttu.
You have convinced the director of the program to change her position.     
Siz durum ona değişmek için bilgisayar programının müdürüne inandırmışsınız. +xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx      Program Müdürü pozisyonunu değiştirmek için ikna ettiniz.
She persuaded him to have lunch with her.     
O onun ile öğle yemeğine sahip olmak için onu ikna etti.      Onunla öğle yemeği yemek için onu ikna etti.
They helped their neighbour to fix his car.     
Onlar onun otomobilini saptamak için onların komşusuna yardım ettiler. +----------      Komşularının arabasını tamir etmek için yardım ettiler.
He told his assistant to send the parcel.     
O paket paketi göndermek için onun yardımcısına anlattı. +---------------      Asistanı parsel göndermek için söyledi.
I have a paper to write before class.     
Ben toplumsal sınıftan önce yazmak için bir kâğıta sahip olurum. +-----------      Dersten önce yazmam gereken şeyler var.
Their fathers advise them to study.     
Onların papazları çalışmak için onlara tavsiye eder. +-----------      Babaları onları incelemek için tavsiye.
Trent expected his group to win.     
Trent kazanmak için onun topluluğunu bekledi.      Trent grubunun kazanması bekleniyor.
She came to the city to look for work.     
O iş için bakmak için kente geldi.      İş aramak için şehre geldi.
I went to Spain to study the language.     
Ben dili çalışmak için ispanyaya gittim.      İspanya dil eğitimi almak üzere gittim.
He gave me the ability to understand science.     
O bilimi anlamak için yeteneği bana verdi.      Bana bilim anlama yeteneği verdi.
She organized a boycott to make a statement.     
O bir sözü yapmak için bir boykot kurdu. +-----------      Boykot, bir açıklama yapmak için organize etti.
He reminded me to buy milk.     
O satın almak için bana hatırlattı.+====================      Bana süt almak için hatırlattı.
They asked me to bring some food.     
Onlar biraz yiyeceği  getirmek için bana sordular.      Bana yemek getirmek istediler.
We need someone to help us.     
Biz bize yardım etmek için birisine ihtiyaç duyarız.      Bize yardımcı olacak birine ihtiyacımız var.
She forced the defendant to admit the truth.     
O gerçeği içeriye almak için sanığı zorladı.      Davalı gerçeği kabul etmeye zorladı.
I invite you to consider the evidence.     
Ben kanıtı iyice düşünüp taşınmak için sizi davet ederim.      Ben sana kanıt düşünmeye davet ediyorum.
My colleague asked me to send a fax to the customer.     
Benim meslektaşım alıcıya bir faksı göndermek için bana sordu.      Meslektaşım benim müşteri için bir faks göndermek istedi.
We persuaded her to come to the party.     
Biz eğlenti eğlentiye gelmek için onu ikna ettik. +-----------      Onu partiye gelmesi için ikna etti.
Phil helped the student to pass the exam.     
Phil sınavı geçmek için öğrenciye yardım etti.      Phil öğrenci sınavı geçmek için yardımcı oldu.
He helped the teacher to teach science.     
O bilimi öğretmek için öğretmene yardım etti.       Öğretmen dersleri için yardım etti.
Phill told the teacher to give me a gift.     
Phill bir armağanı bana vermek için öğretmene anlattı.      Phill öğretmen bana bir hediye vermemi söyledi.
We must learn the rules to study music.     
Biz müziği çalışmak için kuralları öğrenmek zorundayız.      Kuralları müzik okumak öğrenmek gerekir.
Brenda likes her friend to drive fast.     
Brenda hızlı götürmek için arkadaşı onu beğenir. +-----------      Brenda arkadaşı hızlı araba kullanmayı sever.
He helped the teacher to teach science to students.     
O öğrencilere bilimi öğretmek için öğretmene yardım etti.      Öğretmen öğrencilere bilim öğretmek için yardım etti.
He helped me to understand science.     
O bilimi anlamak için bana yardım etti.      Beni anlamak için yardımcı oldu.
He helped me to teach science.     
O bilimi öğretmek için bana yardım etti.       Bana bilim öğretmeye yardım etti.
I asked him to show me the records.     
Ben yazmaları bana göstermek için ona sordum.      Onu bana kayıtları göstermek için sordum.
He helped me to teach science to them.     
O onlara bilimi öğretmek için bana yardım etti.       Beni onlara dersleri için yardım etti.
My boss told me to do the reports before Friday.     
Benim patronum Cumadan önce raporları yapmak için bana anlattı.      Patronum Cuma önce raporlar yapmak için söyledim.
Phil helped the student to give the teacher a gift.     
Phil bir armağanı öğretmene vermek için öğrenciye yardım etti.      Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermek için yardımcı oldu.
Phil told the student to give the teacher a gift.     
Phil bir armağanı öğretmene vermek için öğrenciye anlattı.      Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermemi söyledi.
She asked me to give her some advice.     
O biraz tavsiyeyi ona vermek için bana sordu.      Benden ona bir tavsiye vermemi istedi.
I have a paper to write before class.     
Ben toplumsal sınıftan önce yazmak için bir kâğıta sahip olurum. +-------------      Dersten önce yazmam gereken şeyler var.
Their fathers advise them to study.     
Onların papazları çalışmak için onlara tavsiye eder. +-------------      Babaları onları incelemek için tavsiye.
Trent expected his group to win.     
Trent kazanmak için onun topluluğunu bekledi.      Trent grubunun kazanması bekleniyor.
She came to the city to look for work.     
O iş için bakmak için kente geldi.      İş aramak için şehre geldi.
I went to Spain to study the language.     
Ben dili çalışmak için ispanyaya gittim.      İspanya dil eğitimi almak üzere gittim.
He gave me the ability to understand science.     
O bilimi anlamak için yeteneği bana verdi.      Bana bilim anlama yeteneği verdi.
She organized a boycott to make a statement.     
O bir sözü yapmak için bir boykot kurdu. +-------------      Boykot, bir açıklama yapmak için organize etti.
He reminded me to buy milk.     
O satın almak için bana hatırlattı. +====================      Bana süt almak için hatırlattı.
They asked me to bring some food.     
Onlar biraz yiyeceği  getirmek için bana sordular.      Bana yemek getirmek istediler.
We need someone to help us.     
Biz bize yardım etmek için birisine ihtiyaç duyarız.      Bize yardımcı olacak birine ihtiyacımız var.
She forced the defendant to admit the truth.     
O gerçeği içeriye almak için sanığı zorladı.      Davalı gerçeği kabul etmeye zorladı.
I invite you to consider the evidence.     
Ben kanıtı iyice düşünüp taşınmak için sizi davet ederim.      Ben sana kanıt düşünmeye davet ediyorum.
My colleague asked me to send a fax to the customer.     
Benim meslektaşım alıcıya bir faksı göndermek için bana sordu.      Meslektaşım benim müşteri için bir faks göndermek istedi.
We persuaded her to come to the party.     
Biz eğlenti eğlentiye gelmek için onu ikna ettik.  +======================= DICT      Onu partiye gelmesi için ikna etti.
Phil helped the student to pass the exam.     
Phil sınavı geçmek için öğrenciye yardım etti.      Phil öğrenci sınavı geçmek için yardımcı oldu.
He helped the teacher to teach science.     
O bilimi öğretmek için öğretmene yardım etti.      Öğretmen dersleri için yardım etti.
Phill told the teacher to give me a gift.     
Phill bir armağanı bana vermek için öğretmene anlattı.      Phill öğretmen bana bir hediye vermemi söyledi.
We must learn the rules to study music.     
Biz müziği çalışmak için kuralları öğrenmek zorundayız.      Kuralları müzik okumak öğrenmek gerekir.
Brenda likes her friend to drive fast.     
Brenda hızlı götürmek için arkadaşı onu beğenir. +-------------      Brenda arkadaşı hızlı araba kullanmayı sever.
He helped the teacher to teach science to students.     
O öğrencilere bilimi öğretmek için öğretmene yardım etti.      Öğretmen öğrencilere bilim öğretmek için yardım etti.
He helped me to understand science.     
O bilimi anlamak için bana yardım etti.      Beni anlamak için yardımcı oldu.
He helped me to teach science.     
O bilimi öğretmek için bana yardım etti.      Bana bilim öğretmeye yardım etti.
I asked him to show me the records.     
Ben yazmaları bana göstermek için ona sordum. +-------------      Onu bana kayıtları göstermek için sordum.
He helped me to teach science to them.     
O onlara bilimi öğretmek için bana yardım etti.      Beni onlara dersleri için yardım etti.
My boss told me to do the reports before Friday.     
Benim patronum Cumadan önce raporları yapmak için bana anlattı.      Patronum Cuma önce raporlar yapmak için söyledim.
Phil helped the student to give the teacher a gift.     
Phil bir armağanı öğretmene vermek için öğrenciye yardım etti.      Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermek için yardımcı oldu.
Phil told the student to give the teacher a gift.     
Phil bir armağanı öğretmene vermek için öğrenciye anlattı.      Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermemi söyledi.
She asked me to give her some advice.     
O biraz tavsiyeyi ona vermek için bana sordu.      Benden ona bir tavsiye vermemi istedi.
To study is my teacher's love.     
Çalışmak benim öğretmenimin aşkıdır.      Çalışmak benim öğretmenim seviyorum.
To study begins with patience.     
Çalışmak sabır ile başlar.      Çalışma için sabır ile başlar.
To see Niagara Falls is surprising.     
Niagara çağlayanını görmek şaşırtıyor.      Niagara Şelalesi görmek şaşırtıcı.
To give money is a good thing.     
Parayı vermek bir iyi şeydir.      Para vermek iyi bir şeydir.
To give is a good thing.     
Vermek bir iyi şeydir.      Vermek iyi bir şey.
To give him money is a good thing.     
Ona parayı vermek bir iyi şeydir.      Ona para vermek için iyi bir şeydir.
To give money to beggars is a good thing.     
Parayı dilencilere vermek bir iyi şeydir.      Dilencilere para vermek iyi bir şeydir.
To give beggars money is a good thing.     
Dilenciler parayı vermek bir iyi şeydir.  ++++++++++++++++++++++ beggars money  HOW TO DIFFERENTIATE?      Dilencilere para vermek iyi bir şeydir.
To give Ali money is a good thing.     
Ali parasını vermek bir iyi şeydir. +++++++++++++++++++ Ali money n. + n. or compound noun?  HOW TO DIFF?      Ali para vermek iyi bir şeydir.
To give money to them is a good thing.     
Parayı onlara vermek bir iyi şeydir.      Onlara para vermek iyi bir şeydir.
To help is a good thing.     
Yardım etmek bir iyi şeydir.      Yardım etmek güzel bir şeydir.
To help the beggars is a good thing.     
Dilencilere yardım etmek bir iyi şeydir.      Dilenciler yardım etmek güzel bir şeydir.
To help Ali is a good thing.     
Aliye yardım etmek bir iyi şeydir.      Ali yardım etmek güzel bir şeydir.
To help him is a good thing.     
Ona yardım etmek bir iyi şeydir.      Ona yardım etmek iyi bir şeydir.
To teach is a good thing.     
Öğretmek bir iyi şeydir.      Öğretmek için iyi bir şeydir.
To teach students is a good thing.     
Öğrencileri öğretmek bir iyi şeydir.   +================ teach problem      Öğrencilere iyi bir şey.
To teach Ali is a good thing.     
Alini öğretmek bir iyi şeydir. +================ teach problem      Ali öğretmek için iyi bir şeydir.
To teach him is a good thing.     
Onu öğretmek bir iyi şeydir.  +================ teach problem      Onu öğretmek için iyi bir şeydir.
To teach science to students is a good thing.     
Bilimi öğrencilere öğretmek bir iyi şeydir.      Öğrencilere bilim öğretmek için iyi bir şeydir.
To teach science to them is a good thing.     
Bilimi onlara öğretmek bir iyi şeydir.      Onlara bilim öğretmek için iyi bir şeydir.
To read is a good thing.     
Okumak bir iyi şeydir.      Okumak için iyi bir şeydir.
To read novels is a good thing.     
Romanları okumak bir iyi şeydir.      Roman okumak iyi bir şeydir.
To read them is a good thing.     
Onları okumak bir iyi şeydir.      Onları okumak güzel bir şeydir.
To read Kuran is a good thing.     
Kuranı okumak bir iyi şeydir.      Kuran okumak güzel bir şeydir.
I was happy to help them.     
Ben onlara yardım etmek için mutluydum.       Onlara yardım etmek için mutluydum.
She will be happy to see you.     
O sizi görmek için mutlu olacak.      Seni görünce çok mutlu olacak.
He was strong enough to lift it.     
O onu kaldırmak için yeterli güçlüydü.      Bu kaldırmak için yeterince güçlü olduğunu.
She is rich enough to buy two.     
O ikiyi satın almak için yeterli zengindir.      İki almak için yeterince zengin.
The water was too cold to swim in.     
Su dahili yüzmek için soğuk çoktu. +---------------- DICT      Su yüzmek için çok soğuk oldu.
It is not enough to succeed.     
O başarmak için yeterli değildir.      Başarılı olmak için yeterli değildir.
It is insufficient to produce the disease.     
O hastalığı üretmek için yetersizdir.      Yetersiz hastalık üretmektir.
One strategy was to compare the rates of illness.     
Bir strateji hastalığın oranlarını karşılaştırmaktı.      Bir strateji hastalık oranları araştırıldı.
To study is simple.     
Çalışmak sadedir.      Çalışma basittir.
To study is my teacher's love.     
Çalışmak benim öğretmenimin aşkıdır.      Çalışmak benim öğretmenim seviyorum.
To wait seemed foolish.     
Beklemek saçma göründü.      Beklemek aptalca görünüyordu.
To learn is important.     
Öğrenmek önemlidir.      Öğrenmek için önemlidir.
His ambition is to climb.     
Onun hırsı tırmanmaktır.      Hırsı tırmanmak.
We must study to be successful.     
Biz başarılı var olmayı çalışmak zorundayız. +==============DICT to be problem      Çalışma başarılı olmak zorundayız.
We must study to become successful.     
Biz başarılı olmaya çalışmak zorundayız.      Çalışma başarılı olmak zorundayız.
Everyone wanted Carol to be the captain of the team.     
Herkes takımın kaptanı var olmak için carolu istedi. +-------------- DICT to be problem      Herkes Carol takımının kaptanı olmak istiyordu.
Everyone wanted Carol to become the captain.     
Herkes kaptan olmak için carolu istedi.      Herkes Carol kaptan olmak istiyordu.
Everyone wanted Carol to become the captain of the team.     
Herkes takımın kaptanı olmak için carolu istedi.      Herkes Carol takımının kaptanı olmak istiyordu.
The most important thing is to learn.     
En önemli şey öğrenmektir.      En önemli şey öğrenmektir.
He helped the teacher to teach science.     
O bilimi öğretmek için öğretmene yardım etti.      Öğretmen dersleri için yardım etti.
He helped the teacher to teach science to students.     
O öğrencilere bilimi öğretmek için öğretmene yardım etti.      Öğretmen öğrencilere bilim öğretmek için yardım etti.
He helped me to teach science.     
O bilimi öğretmek için bana yardım etti.      Bana bilim öğretmeye yardım etti.
He helped me to teach science to them.     
O onlara bilimi öğretmek için bana yardım etti.      Beni onlara dersleri için yardım etti.
To teach is a good thing.     
Öğretmek bir iyi şeydir.      Öğretmek için iyi bir şeydir.
To teach students is a good thing.     
Öğrencileri öğretmek bir iyi şeydir. +------------      Öğrencilere iyi bir şey.
To teach Ali is a good thing.     
Alini öğretmek bir iyi şeydir. +------------      Ali öğretmek için iyi bir şeydir.
To teach him is a good thing.     
Onu öğretmek bir iyi şeydir. +------------      Onu öğretmek için iyi bir şeydir.
To teach science to students is a good thing.     
Bilimi öğrencilere öğretmek bir iyi şeydir.      Öğrencilere bilim öğretmek için iyi bir şeydir.
To teach science to them is a good thing.     
Bilimi onlara öğretmek bir iyi şeydir.      Onlara bilim öğretmek için iyi bir şeydir.
I do not like to cry publicly.     
Ben alenen ağlamayı beğenmem.      Alenen ağlamaya sevmiyorum.
I do not like to cry in public.     
Ben halk içinin içinde ağlamayı beğenmem.      Toplum içinde ağlamayı sevmiyorum.
We can not afford to take a long holiday.     
Biz bir uzun tatili almaya gücü yetemeyebiliriz.      Uzun bir tatile lüksümüz yok.
I warned him not to drive too quickly.     
Ben çok çabucak götürmemek için onu uyardım.      Onu çok hızlı sürücü için uyarmıştım.
I asked her not to call.     
Ben seslenmemek için ona sordum.      Onu aramamanı söylemiştim.
I asked her not to call so late in the evening.     
Ben öyle geç seslenmemek için ona sordum.      Onu bu kadar geç bir saatte aramamasını istedim.
I called him not to congratulate him.  +-------------------DICT     
Ben  kutlamamak için onu çağırdım.      Onu tebrik etmek için aradım.
I tried not to do that.     
Ben onu yapmamayı denedim.      Bunu düşünmemeye çalıştım.
I worked not to do that.     
Ben onu yapmamaya çalıştım.      Yapmamaya çalıştım.
I decided not to go to London.     
Ben londona gitmemeye karar verdim.      Londra'ya gitmemeye karar verdim.
He asked me not to be late.     
O geç var olmamak için bana sordu. +---------------------DICT to be problem      Beni geç kalmamasını istedi.
I would like you not to sing so loudly.     
Ben yüksek sesle söylememek için sizi beğenecektim. +----------------requires phrase smoothing      Seni bu kadar yüksek sesle şarkı söylemek için değil istiyorum.
Is your tee too hot to drink?     
Sizin ilk vuruşun yapıldığı yeriniz içmek için sıcak çok mitur? +-------------DICT      Senin tee içmek için çok sıcak.
Why are they encouraged to learn English?     
Onlar niçin İngilizi öğrenmeye cesaretlendirilirler?       Neden İngilizce öğrenmek için teşvik ediyorlar mı?
Do you want to study?     
Siz çalışmayı ister misiniz?      Çalışmak istiyorsun?
Have you tried to find a job?     
Siz bir işi bulmayı denemiş misiniz?      Denedim bir iş bulmak zorunda mı?
Are you ready to go?     
Siz gitmek için hazır mısınız?      Gitmeye hazır mısın?
Have you prepared me to go?     
Siz gitmek için beni hazırlamış mısınız?      Bana gitmek için hazır mı?
Is your lunch time too late to eat?     
Sizin öğle yemeği zamanınız yemek için çok geç midir?      Yemek yemek için çok mu geç?
Remember to turn the lights out.     
Dışına ışıkları çevirmeyi hatırlayın. ++---------------DICT      Işıkları söndürmeyi unutma.
Remember to close the door.     
Kapıyı kapatmayı hatırlayın.      Kapıyı kapatmayı unutma.
Help me to study science.     
Bilimi çalışmak için bana yardım edin.      Bana bilim çalışması için yardımcı olur.
Do not forget to study science.     
Bilimi çalışmayı unutmayın.      Bilimi okumayı unutmayın.
Do not tell him to come early.     
Erken gelmek için ona anlatmayın.      Ona erken gelmesini söyle.
Please do not tell him to come early.     
Erken gelmek için ona anlatmayın lutfen.      Lütfen ona erken gelmesini söyle.
Please remind me to call Mr Jones tomorrow morning.     
Yarın sabah Bay jonesi seslenmek için bana lutfen hatırlatınız.      Bana Bay Jones yarın sabah Ara hatırlat lütfen.
Please tell him not to smoke here.     
Burada dumanmamak için ona lutfen anlatınız. +---------------DICT      Onu burada sigara içmemesini söyle lütfen.
Please tell him not to shout here.     
Burada bağırmamak için ona lutfen anlatınız.      Onu burada bağırmak olmadığını söyle lütfen.
When will you try to succeed?     
Siz ne zaman başarmayı deneyeceksiniz?      Ne zaman başarılı olmak için çaba gösterir misiniz?
What are you trying to do?     
Siz ne yapmayı deniyorsunuz?      Yapmaya çalıştığınız şey nedir?
Where are you staying to sleep?     
Siz nerede uyumaya kalıyorsunuz?      Nerede uyumak kalıyorsun?
Which book are you reading to prepare?     
Siz hazırlamak için hangi kitabı okuyorsunuz?      Hangi kitabı hazırlamak için okuyorsun?
Whom are you listening to learn?     
Siz öğrenmek için kime dinliyorsunuz? +-------------DICT      Öğrenmek için seni dinleyen kim?
How are you preparing to go?     
Siz gitmek için nasıl hazırlıyorsunuz?      Nasıl gitmek için hazırlanıyor musun?
Who is working to repair the accident?     
Kim kazayı onarmaya çalışıyor?      Kaza onarmak için çalışan kim?
He studied English in order to pass the exam.     
O sınavı geçmek için İngilizi çalıştı.      Sınavı geçmek için İngilizce eğitimi aldı.
Ali worked in summers in order to save money.     
Ali kurtarma paraya yazların içinde çalıştı.       Ali para kazanmak için yazları çalıştı.
She worked hard to pass.     
O geçmek için sert çalıştı.      Sabit geçirmeye çalıştı.
She worked hard in order to pass.     
O geçmek için sert çalıştı.      Sabit sipariş geçmek için çok çalıştı.
To reach him, I had to wait for five minutes on the line.     
Ona uzanmak ben içini kaplamanın üstünde beş dakika için beklemeye.       Ona ulaşmak için, hatta beş dakika beklemek zorunda kaldım.
He studied English in order to pass the exam.     
O sınavı geçmek için İngilizi çalıştı.      Sınavı geçmek için İngilizce eğitimi aldı.
Ali worked in summers in order to save money. +-------------------- DICT     
Ali kurtarma paraya yazların içinde çalıştı.      Ali para kazanmak için yazları çalıştı.
She worked hard to pass.     
O geçmek için sert çalıştı. +-------------------- DICT      Sabit geçirmeye çalıştı.
She worked hard in order to pass.     
O geçmek için sert çalıştı.      Sabit sipariş geçmek için çok çalıştı.
To reach him, I had to wait for five minutes on the line.     
Ona uzanmak ben içini kaplamanın üstünde beş dakika için beklemeye. +----------------COMPLEX SENTENCE      Ona ulaşmak için, hatta beş dakika beklemek zorunda kaldım.
He helped me in order to succeed.     
O başarmak için bana yardım etti.      Başarılı olmak için bana yardım etti.
He helped me in order to succeed.     
O başarmak için bana yardım etti.      Başarılı olmak için bana yardım etti.
He helped me in order not to succeed.     
O başarmamak için bana yardım etti.      Başarılı olmak için bana yardım etti.
He helped me so as to succeed.     
O başarmak için bana yardım etti.      Başarılı olmak için bana yardım etti.
He helped me so as not to succeed.     
O başarmamak için bana yardım etti.      Başarılı olmak için bana yardım etti.
I know how to succeed.     
Ben başarmayı bilirim.      Başarılı olmak için nasıl biliyorum.
Tell me how to succeed.     
Başarmak bana anlatın.      Başarılı olmak için nasıl söyle.
I do not know how to succeed.     
Ben başarmayı bilmem.      Başarılı olmak için nasıl bilmiyorum.
Do you know how to succeed?     
Siz başarmayı bilir misiniz?      Başarılı olmak için nasıl biliyor musunuz?
I know how to succeed.     
Ben başarmayı bilirim.      Başarılı olmak için nasıl biliyorum.
Tell me how to succeed.     
Başarmak bana anlatın.      Başarılı olmak için nasıl söyle.
I do not know how to succeed.     
Ben başarmayı bilmem.      Başarılı olmak için nasıl bilmiyorum.
Do you know how to succeed?     
Siz başarmayı bilir misiniz?      Başarılı olmak için nasıl biliyor musunuz?
We showed them how to use the new equipment.     
Biz yeni donatmayı kullanmak için onları gösterdik.  +----------------show verb DIR problem      Yeni ekipman nasıl kullanılacağını onlara gösterdik.
Phill gave the book.     
Phill kitabı verdi.      Phill kitap verdi.
Phill gave the teacher the book.     
Phill kitabı öğretmene verdi.      Phill öğretmen kitabı verdi.
Phill gave me the book.     
Phill kitabı bana verdi.      Phill kitabı bana verdi.
He told a short story to his son.     
O onun oğuluna bir kısa öyküyü anlattı.      Oğluna kısa bir hikaye anlattı.
He told his son a short story.     
O bir kısa öyküyü onun oğuluna anlattı.      Oğlu kısa bir hikaye anlattı.
He told his son the short story.     
O kısa öyküyü onun oğuluna anlattı.      Oğlu kısa hikaye anlattı.
He told his son a short story to explain.     
O açıklamak için bir kısa öyküyü onun oğuluna anlattı.      Oğlu açıklamak için kısa bir hikaye anlattı.
He told the story to explain.     
O açıklamak için öyküye anlattı.  +----------------------WRONG tell sb stg.      Hikaye anlatmak için söyledi.
He told the teacher the story to explain.     
O açıklamak için öyküyü öğretmene anlattı.      Öğretmen açıklamaya hikayesini anlattı.
He told me the story to explain.     
O açıklamak için öyküyü bana anlattı.      Anlatacak hikaye anlattı.
He helped the teacher to teach science.     
O bilimi öğretmek için öğretmene yardım etti.      Öğretmen dersleri için yardım etti.